bugün

entry'ler (8)

plase dergi

üstteki arkadaşımızın yazdığını okuyunca benim de yazasım geldi. buranın ilk zamanlardan beri okuyucusuyum desem yeridir. ilk başlarda çok gerideydiler muadilleri dergilere kıyasla ancak bir iki senede toparlayıp arayı kapattılar. estetik olarak özellikle epey hoşuma giden bir tasarıma sahipler.

sporun her branşına yer verdikleri için teşekkür ederim kendilerine. futbolu takip eden ama ölüp bitmeyen bir spor sever olarak iş yerinde çayımı yudumlarken tenis, basketbol, atletizm gibi branşların hikayelerini okumaktan daha çok keyif alıyorum ve plase dergi bunu bana sağlıyor. futbol ağırlıklı tabi ama kayak branşına kadar yazı çıkartıyorlar diğer branşlardan da. ellerine sağlık hepsinin.

bana çok samimi geliyor bu dergi.

http://plasedergi.com/gun...-back-mikel-mikel-arteta/
http://plasedergi.com/dig...ri-donuyor-kim-clijsters/
http://plasedergi.com/dig...onun-hikayesi-bold-pilot/

umarım bozmazlar.

osman çakmak

2017 Avrupa Ampute Futbol Şampiyonası finalinde ingiltere’yi 2-1 yenerek Avrupa şampiyonu olan Türkiye Ampute Futbol Milli Takımı, her ne kadar çoğumuzun dikkatini 2017 yılında çekmiş olsa da kurulduğu 2004 yılından beri katıldığı uluslararası şampiyonalarda elde ettikleri başarılarla ülkemizin her daim gururu oldular. 2017’de ülkemizde düzenlenen Avrupa Ampute Futbol Şampiyonası finalinde, ingiltere’ye attığı son dakika golü ile kupayı getiren takımın kaptanı Osman Çakmak ise Türkiye için asla unutulmayacak isimler arasında adını yazdırmayı başarmıştı. Şampiyona sonrası Ampute Milli Futbol Takımının, adeta sembol ismi olan Osman Çakmak’ın hikayesi ise tam manasıyla bir yeniden doğuş öyküsü.

kendisi hakkında güzel bir yazı;

http://plasedergi.com/gen...anin-oykusu-osman-cakmak/

iyi bir üniversitede tarih bölümü okumak

yeteri kadar torpil veya para olmadığı sürece vasat bir üniversiteden mezun olmaktan farkı yoktur. maalesef ki günümüz türkiye'sinde yüzümüze çarpan acı gerçekler bunlar.

atatürk anıtını kardan temizleyen belediye işçisi

soğuk kış günlerinde insanın içini ısıtan bir olay adeta. zamanında topyekun savaş açılan, hafızalardan silinmeye çalışılan isimler ileride de efsane olarak anılmaya devam edilirken bunlara sebep olan isimler lanetlenerek anılacak.

suriyeli mülteciler

Dönemin başbakan yardımcısı recep akdağ, 2017 aralık ayında yaptığı bir açıklamada, suriyeli mültecilere harcanan paranın yaklaşık olarak 30 milyar 285 milyon 573 bin dolar olduğunu belirtmişti. bu miktar buz dağının görünen kısmını ifade ediyor. işin ekonomik boyutunun yanında bilumum alanlarda etkilenmiştir türk halkı mültecilerden.

10yearchallenge

Her verinin altın değeri taşıdığı günümüz dünyasında, kişinin yüz yapısının 10 yıllık değişimini inceleyecek olsaydım ve biri bana bu datalara ulaşımımın ücretsiz olabileceğini söyleseydi güler geçerdim. fakat ne yazık ki bu olayın gerçek olabileceğinin kanıtıdır bu hashtag.

massimiliano allegri

conte sonrası juventus'u daha da yukarı taşıyan isim. Kendisiyle ilgili dilim döndüğünce yazdığım ufak bir yazı da mevcuttur.

2014-2015

Conte’nin Juve ile sıçrayışı Avrupa’da beklentileri yükseltsede 2013 yılında Şampiyonlar Ligi gruplarından çıkmayan ve UEFA Avrupa Ligi yarı finalinde Benfica’ya elenen Juventus lige 100 puan barajını aşsada Conte ile yollarını ayırdı. Juventus’un Conte ile lig hegomanyasına başlamadan önce ligde Milan ile son şampiyonluğu yaşayan Max Allegri takımın başına getirildi. Milan’dan gelmesi taraftarları rahatsız etti (daha sonra çok sevecek olsalar bile) arabasına domatesler bile atıldı. Conte’nin 3’lü Stoper oyunu ile bir marka haline getirdiği Barzagli-Bonucci-Chellini (BBC) bir anda bozulup Diamond veya baklava dilim dediğimiz kanatsız 4-4-2 sistemine geçildi. Bu sisteme geçilme sebebi önce Asamoah’ın sakatlığı, sonra orta sahada Pirlo-Pogba-Marchisio-Vidal arasında seçim yapmak yerine 4’ünüde kullanma isteği idi. Max’ın takımına o sene Morata ve Evra transfer edilmişti. 3-5-2’den 4-4-2’e geçişten yanı sıra önce Evra sonrada Llorente’nin düşük formu nedeniyle Morata kendine 11’de yer buldu.

Takımın her parçası makine gibi işledi, oyunun kontrolünü ele alabilen, 11 kişi topun arkasına geçebilen, Regista’sı Pirlo ve Clean Stoper tabirine en uygun isim olabilecek Bonucci ile uzun top oynayabilen, Tevez’in çabukluğu ile rakip kaleye seri gidebilen müthiş bir takım çıkardı Max. Beklerin oyuna katkısı da müthişdi. Takım ligde yine şampiyon oldu, Conte sezonlarında farklı olarak italya Kupası’nı da müzeye götürdü ve en önemlisi Şampiyonlar Ligin’de Final oynadı Barcelona’ya kupayı 3-1 kaybetti, yarı-finalde son şampiyon Ancelotti’li Real Madrid’i eledi. Allegri’nin Pragmatist bakış açısı 3’lü savunmada ısrar etmeyişi takdir edildi.

2015-2016

Sezon öncesi Pirlo ve Tevez gibi 11’in değişilmez 2 ismi kaybedildi. Pirlo MLS’e uçarken, Tevez Boca’ya evine döndü, Vidal ise Bayern’e hayır diyemdi. Takıma büyük heveslerle Palermo’dan genç Dybala, A. Madrid’den Mandzukic, Inter’den Hernanes, Kiralık olarak Cuadrado, Porto’dan Alex Sandro, Bonservissiz olarak Khedira gibi önemli isimler katıldı. Sezona 4-4-2 baklava ile devam etmeyi planlayan Allegri Tevez ve Pirlo’nun yokluğunda bunu yaparken oldukça zorlandı. Ligde ilk 10 hafta içerisinde sadece 3 galibiyet takımın üzerinde şok etkisi yarattı. Hoca yine sakinliğini koruyarak bazı maçlara 3-5-2 bazılarına 4-4-2 bazen 4-2-3-1 gibi formasyonlarla çıkarak taktiksel zekasını yine bize bir TV Show’u tadında sundu. Juventus ligde üst üste 15 maç kazandı. Takım geçen seneye göre daha az iyi gibiydi yine Ligde ve kupada mutlu sona uzansada şampiyonlar liginde Çeyrek Final öncesi Bayern’e boyun eğdi.

2016-2017

Bu sezon daha net tranferler yapıldı eksikler kapandı, Pirlo’nun eksiği yine bir derin oyun kurucu olan Pjanic ile kapandı. Net bir golcü olarak hayal kırıklığı yaşatan Mario Mandzukic’in yerine Napoli’den +30 gol katkısı sağlayabilecek bir isim olan Gonzalo Higuain getirildi, Daniel Alves bonservissiz takıma katıldı. Pogba’nın şok gidişi takımı zayıflatmış olsa da 100 Milyon gibi ciddi bir katkı Higuain’e gitmiş oldu. Hoca şok bir kara alarak 4-2-3-1’e kesin dönüş yaptı. Mandzukic’in takımın Sol Kanatında müthiş bir defansif katkı verdi. Ağır bir Pivottan müthiş bir iş çıkarmıştı Max Allegri.

Takım yine ligi ve kupayı aldı ve Şampiyonlar liginde bir final daha oynadı Real Madrid’e 4-1 kaybetti.

sportif direktör

Başta Avrupa liglerinde ki takımlar olmak üzere tüm Dünya'da yeni bir iş kolu olmaktan çıkan bir meslek futbol direktörlüğü. ilk örnekleri Almanya ve Hollanda da başlayan ve başlamasının ardından bir çok başarı hikayesinin ortaya çıktığı ülkeler bunlar. Bizim ülkemizde de ilk örneği Aykut Kocaman tarafından başlatıldı fakat, Aykut Hoca tam bir futbol direktörü değildi. Futbol direktörünün işlerini yapmadı. Son olarak Adana Demirspor, Samet Aybaba'yı futbol direktörü olarak işe aldı. Bende ülkemiz futbolunda bir türlü gelişmeyen bu futbol direktörlüğünü anlatacağım bu yazımda.

Ne iş yapar bu futbol direktörü derseniz; bildiğiniz üzere artık futbol kulübü diye bir şey kalmadı neredeyse, her takım bir spor takımı olup birçok branşa bölündü. Futbol direktörü de, bir spor kulübünün futboldan sorumlu adamı demek kısaca. Onlarca yönetici ve başkanla idare edildiği sanılan bir spor dalı değil futbol. Avrupa kulüplerinde on yıllardır bir tane adam tarafından yürütülen bir iş futbol. Futbol takımından tutun masör ve malzemecisine kadar her türlü işi yapacak kişiyi belirler.

Futbol direktörü, ilk olarak futbol takımının hangi teknik adamla yönetileceğine karar verir. (Önder Özen'in Bilic'i getirmesi gibi.) Daha sonra takımın hangi oyuncular tarafından temsil edileceğine hocayla birlikte karar verir. Hangi bölgede kaç oyuncu olacak. Takımda ki oyuncu kurgusu nasıl olacak. Hocanın yanında kimler takımla antrenmana çıkacak, takımda ki oyuncular kimler tarafından eğitilecek bunlara karar verir. Takım nerede kamp yapacak. Hangi takımlarla hazırlık maçı yapacak. Hocanın eksik gördüğü noktalara transfer çalışması yapar. Bizim ülkemizde alışık olduğumuz başkan gider transferi yapar gelir. Öyle olmamalı. Başkan “Senin bütçen bu, bu sezon senin kurduğun takım şu hedefte olmalı” demeli. Eğer takım başarısız olursa ilk önce hoca değil, futbol direktörü gitmeli. Mourinho Real Madrid'in başına geçerken, Real yeni bir futbol direktörüyle anlaşma yapmıştı. Atletico Madrid Simeone'yi takımın başına geçirirken başkan tarafından değil, futbol direktörünün isteği üzerine tamın başına geldi. Örnekleri daha da çoğalta biliriz fakat mühim olan örnekler değil, yapılması gereken iş. Bir takım başarısız olduysa fatura hocaya değil futbol direktörüne kesilmeli. Ayda bir hoca değiştirmek başarı sağlamaz. Oyuncu ile hoca arasına sırf parası var diye yönetici olan kişiler girmemeli.

Futbol artık spor olmaktan çok küresel bir ekonomi haline geldi. Artık futbolun bir yüzü para, bunu inkar edemeyiz ama önemli futbol sahada oynanırken amatör ruh edilen şeyi kaybetmememiz lazım. Eğer amatör ruhumuzu, futbola olan sevgimizi sırf para uğruna kaybedersek, ülkemiz futbolu daha da aşağılara iner. Evet şuan ülkemiz futbolu Avrupa'nın en iyi 10 ligi arasında ama bunu hak etmeyerek orada. Milyon dolarlar verilip büyük isimler nedeniyle oradayız yoksa oyun kalitesi, alt yapı tesisleri, antrenörler gibi futbolun en önemli unsurları nedeniyle orada değiliz.

Türk futbolu ilerlemek istiyorsa, önümüzde birçok örnek var. Almanya'nın 900 milyonluk yatırımı. Hollanda'nın sadece futbol öğretmek için açtığı futbol liseleri. Topyekûn bir yenilenme gerekmektedir. Hollanda biliyorsunuz ki şu anda günümüzde oynanan total futbolun ilk yapı taşlarını atan ülke. Evet belki bir Dünya şampiyonlukları yok ama her zaman üst düzeyde kalıp, bir çok kulüp düzeyinde başarı aldılar. Bizim gibi hem sportif anlamda hem de ülke olarak gelişmekte olan ülkeler, başarı hikayeleri dinlemek yerine, kıssadan hisse çıkarıp kendi başarı öykülerimizi yazabiliriz.

Yeniden futbol direktörlüğüne dönecek olursak; Futbolu bilen insanlara bırakmak gerek. Herkes futbol direktörlüğü yapamaz. Teknik-taktik işlerini herkes mükemmel yapamaz. Bazıları bu işlerden anlayan insanlara iyi bir olanak sağlayıp başarı çıkarmalıdır. Örnek verecek olursak; Bilic son yıllarda gördüğüm en iyi taktisyenlerden birisi. Önder hoca ise, gerçekten oyuncu ruhundan anlayan, yıllarca antrenörlük yapmış birisiydi. böyle bir birlikteliğin devamlılığı sağlansaydı gerçekten en fazla 5 sene içerisinde bir Avrupa başarısı kaçınılmazdı.

Özetlemek gerekirse: Futbol direktörü futbolun olduğu yerde kaçınılmaz bir iştir. Futboldan anlayan adamlar bu işi ustaca yapıp başarı öyküler yazar. Eğer ülke olarak futbolda başarı istiyorsak, topyekûn bir yapılanma başlatmalı, işten anlayan adamları işin başına geçirmeliyiz.